Arama
En son konular
Aşkta totalitarizm
Okulum Benim :: Lise 1-2-3-4 :: Felsefe
1 sayfadaki 1 sayfası
Aşkta totalitarizm
Aşkta totalitarizm
'Sensiz yaşayamam' sözü, bir başkasına kendimizi sunmak anlamına gelir. Bu sözü söyleyen kişinin demokrasi, bağımsızlık, özgürlük konusunda 'vazgeçilmez' inançları olabilir.
Ama aşkta, bunların tam karşıtı değerleri benimseriz. Sevdiğimize sahip olma karşısında biz de sahiplenilmeyi öneririz.
Aşkı ifade eden sözlerimiz yalnız birbirimize hükmetmenin bir belirtisi olarak kalmaz, kendi bireysel aşkımızı her şeyin üstüne yerleştirdiğimizi gösterir. Aşkımızın, işimize, başkalarıyla olan ilişkilerimize, yaşam biçimimize, değer yargılarımıza hükmetmesine izin veririz. Yaşam, aşk uğruna inanç ve davranışlarını tümüyle değiştiren kişilerle doludur.
Aşkın totalitarizmi kıskançlıkta da kendini gösterir. Aşk kavramımız totaliter olmasıydı, aşk ile kıskançlığın aynı kişide varlığını sürdürmesi olanaksız olurdu. "Kıskançlık, sürekli bir ilişkinin besinidir," der Proust. Ama neler pahasına.
Aşka, tüketilecek, sahip ya da teslim olunacak bir nesne gözüyle bakıldığı zaman nefret de ortaya çıkar. Âşıklar arası cinayet oranı neden bu denli yüksek?
Aşk öylesine bencil, öylesine büyük bir kendini koruma güdüsüyle ifade edilir ki, insan tüm duygularını sergilemez. En azından hepsini aynı anda sergilemez. Duygular, adım adım, taksit taksit açıklanır. Böylece karşılık görmek garanti altına alınır. Hatta, bunda öyle ileri gidilir ki, ne zaman 'seni seviyorum' sözcüklerini kullanacak olsak karşımızdakinden de aynı sözcükleri bekleriz adeta mübadele ekonomisinde değiş tokuş yapıyormuşuz gibi.
İşte bu mutlak teslimiyet yüzündendir ki aşk sürekli olamıyor. Aşka sahip çıkmakla aşkı bitirmiş oluyoruz. Aşkı yaşarken geliştirdiğimiz ifadeler ve jestler giderek yoğunluğunu ve içtenliğini yitirir, sonunda ilişki biter. 'Sensiz yaşayamam' sözleri, sevgililerden biri ayrılmak istediğinde diğerinden gelen umutsuz bir çağrıdan başka bir şey değildir artık.
Aşkın bu denli çabuk tüketilmesi, hatta herhangi bir şekilde tüketiliyor olmasının hiçbir sebebi yok aslında. Burada sorgulanması gereken kafamızdaki aşk kavramıdır, aşkın buyurduğu özel dil ve âdetler yüzünden birbibirimize karşı takındığımız tavırdır. Aşka öyle bir üniforma giydirmiş, onu öyle totaliter bir biçimde tanımlamışız ki, âşık olma hali anlık bir şey olup çıkmış...
Aşkta totalitarizmin bir başka örneği de bir aşk deneyimini başka bir aşk deneyiminin ışığında değerlendirmekten, birini diğeriyle kıyaslamaktan kaynaklanıyor. Girdiğimiz her yeni ilişkide, bundan önceki ilişki(ler)de neyin kötü olduğunu birbirimize anlatırız. Yürüdüğü sürece neden yürüdüğünü değil de, sonunda neden yürümediğini konuşur dururuz. Tüm sürecin anlamını değerlendirecek yerde, aşkı unutup ilişkiyi ve onun sonucunu yargılarız. Oysa yaşadığımız her aşk, tüm geçmiş aşkların bir devamıdır.
Ve ABD'li yazar Saul Bellow'un dediği gibi "Radyasyondan çok birbirlerinin kalplerini kırmaktan ölüyor insanlar."
'Sensiz yaşayamam' sözü, bir başkasına kendimizi sunmak anlamına gelir. Bu sözü söyleyen kişinin demokrasi, bağımsızlık, özgürlük konusunda 'vazgeçilmez' inançları olabilir.
Ama aşkta, bunların tam karşıtı değerleri benimseriz. Sevdiğimize sahip olma karşısında biz de sahiplenilmeyi öneririz.
Aşkı ifade eden sözlerimiz yalnız birbirimize hükmetmenin bir belirtisi olarak kalmaz, kendi bireysel aşkımızı her şeyin üstüne yerleştirdiğimizi gösterir. Aşkımızın, işimize, başkalarıyla olan ilişkilerimize, yaşam biçimimize, değer yargılarımıza hükmetmesine izin veririz. Yaşam, aşk uğruna inanç ve davranışlarını tümüyle değiştiren kişilerle doludur.
Aşkın totalitarizmi kıskançlıkta da kendini gösterir. Aşk kavramımız totaliter olmasıydı, aşk ile kıskançlığın aynı kişide varlığını sürdürmesi olanaksız olurdu. "Kıskançlık, sürekli bir ilişkinin besinidir," der Proust. Ama neler pahasına.
Aşka, tüketilecek, sahip ya da teslim olunacak bir nesne gözüyle bakıldığı zaman nefret de ortaya çıkar. Âşıklar arası cinayet oranı neden bu denli yüksek?
Aşk öylesine bencil, öylesine büyük bir kendini koruma güdüsüyle ifade edilir ki, insan tüm duygularını sergilemez. En azından hepsini aynı anda sergilemez. Duygular, adım adım, taksit taksit açıklanır. Böylece karşılık görmek garanti altına alınır. Hatta, bunda öyle ileri gidilir ki, ne zaman 'seni seviyorum' sözcüklerini kullanacak olsak karşımızdakinden de aynı sözcükleri bekleriz adeta mübadele ekonomisinde değiş tokuş yapıyormuşuz gibi.
İşte bu mutlak teslimiyet yüzündendir ki aşk sürekli olamıyor. Aşka sahip çıkmakla aşkı bitirmiş oluyoruz. Aşkı yaşarken geliştirdiğimiz ifadeler ve jestler giderek yoğunluğunu ve içtenliğini yitirir, sonunda ilişki biter. 'Sensiz yaşayamam' sözleri, sevgililerden biri ayrılmak istediğinde diğerinden gelen umutsuz bir çağrıdan başka bir şey değildir artık.
Aşkın bu denli çabuk tüketilmesi, hatta herhangi bir şekilde tüketiliyor olmasının hiçbir sebebi yok aslında. Burada sorgulanması gereken kafamızdaki aşk kavramıdır, aşkın buyurduğu özel dil ve âdetler yüzünden birbibirimize karşı takındığımız tavırdır. Aşka öyle bir üniforma giydirmiş, onu öyle totaliter bir biçimde tanımlamışız ki, âşık olma hali anlık bir şey olup çıkmış...
Aşkta totalitarizmin bir başka örneği de bir aşk deneyimini başka bir aşk deneyiminin ışığında değerlendirmekten, birini diğeriyle kıyaslamaktan kaynaklanıyor. Girdiğimiz her yeni ilişkide, bundan önceki ilişki(ler)de neyin kötü olduğunu birbirimize anlatırız. Yürüdüğü sürece neden yürüdüğünü değil de, sonunda neden yürümediğini konuşur dururuz. Tüm sürecin anlamını değerlendirecek yerde, aşkı unutup ilişkiyi ve onun sonucunu yargılarız. Oysa yaşadığımız her aşk, tüm geçmiş aşkların bir devamıdır.
Ve ABD'li yazar Saul Bellow'un dediği gibi "Radyasyondan çok birbirlerinin kalplerini kırmaktan ölüyor insanlar."
DARK- Cinsiyet :
Mesaj Sayısı : 204
Rep Puanı : 556
Kayıt tarihi : 19/10/10
Yaş : 27
Nerden : İzmir
Okulum Benim :: Lise 1-2-3-4 :: Felsefe
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Cuma Kas. 19, 2010 3:10 pm tarafından Admin
» Öneri Ve Görüşleriniz
C.tesi Ekim 23, 2010 12:48 pm tarafından DARK
» Sofistler
C.tesi Ekim 23, 2010 12:35 pm tarafından albeni
» TÜRKİYE'NİN BAŞLICA OROJENİK OLAYLARI VE PALEOCOĞRAFİK EVRİMİ
C.tesi Ekim 23, 2010 12:34 pm tarafından albeni
» Aşkta totalitarizm
C.tesi Ekim 23, 2010 12:06 pm tarafından DARK
» Militarizm
C.tesi Ekim 23, 2010 12:04 pm tarafından DARK
» Akdeniz Üniversitesi
C.tesi Ekim 23, 2010 11:56 am tarafından DARK
» Adnan Menderes Üniversitesi
C.tesi Ekim 23, 2010 11:50 am tarafından DARK
» Abant İzzet Baysal Üniversitesi
C.tesi Ekim 23, 2010 11:50 am tarafından DARK
» üniversite rehberi
C.tesi Ekim 23, 2010 11:47 am tarafından DARK
» Kiracu Hukuku Tahliye Davaları / Tahliye Davaları Hakkında
C.tesi Ekim 23, 2010 11:45 am tarafından DARK
» KİRA KONTRATI NASIL OLMALI?
C.tesi Ekim 23, 2010 11:44 am tarafından DARK
» TAHLİYE DAVALARI
C.tesi Ekim 23, 2010 11:41 am tarafından DARK
» Devlet(ler)in koruyucu ve kollayıcı gücü
Cuma Ekim 22, 2010 7:19 pm tarafından DARK
» Punk İdeolojisi
Cuma Ekim 22, 2010 7:18 pm tarafından DARK